24 Haziran 2015 Çarşamba

2050/DİN ULEMASININ HANI YAĞMASI?1



TC.                                                                                                                          OSMAN TÜRKOĞUZ


TV. ÇEŞMEALTI,24 HAZİRAN 2015.

Sayın Bay Tayyip Erdoğan,kendi tarafını tutan Ulemaya!Devlet kesesinden çok görkemli bir iftar taamı vermiş?!Diyanet işleri Eski Başkanlarından Sayın Mehmet Nuri Yılmaz’ı bu “Han’ı Yağmaya” davet etmemiş?!Suçu da, seçim meydanlarında Kuranı sallayarak propaganda yapmanın Müslümanlıkla uyuşamayacağını,Sınır  tanımaz Büyüğümüze hatırlatmış olmasıdır.insanlar,ideal seçtikleri kişilerin karakterlerini de taşımaktadırlar:Başkanlık sevdalımız Abdülhamit’i Saniye âşık.Onun huyundan ve dahi onun soyundan.Abdülhamit,vesveseli ve gölgesinden korkan bir Türk düşmanıydı.Sarayında uşaklarına iftar yemeği verdikten sonra da,al atlas keseler içinde diş kirası altınlar dağıtırdı.Sarayını  bir haftalık gideri İstanbul gümrüğünün bir haftalık gelirine denkti.17.000 altın lira.Rahmetli Mehmet Akif Ersoy,bunu çok güzel anlatmıştı:”

      “Kendi gölgesinden korkan bir ödlek,

      Korkuttu bizi 33 yıl şeriat diyerek!”                                                               Günümüzde kadere ve ilahi takdire, inandığını meydanlarda anlatan, evlatlarına helal lokma yedirmediğini de sürçü lisan olarak itiraf eden, Abdülhamit âşığı Büyüğüm bir polis ordusu ile dolaşmaktadır. Şimdi,Sayın Mehmet Nuri Yılmaz dışındaki din büyüklerimizi?! Büyük bir din büyüğümüzle karşılaştıralım:                                                                                                    

 “İMAM-I BİRGİVİ MEHMET EFENDİ HAZRETLERİNİN BÜYÜKLÜĞÜ”.1521BALIKESİR—1573Birgivi.ALINTIDIR:

        “İslâm âlimlerinden İmam-ı Birgivî Hazretleri zamanın Şeyhülislâmı tarafından verilen bir fetvayı yırtmış ve fetvanın yanlış olduğunu söylemişti. Verdiği fetvanın yırtıldığını haber alan Şeyhülislâm, Birgivî Hazretlerini hesap sormak için huzuruna çağırdı. Şeyhülislâmın makamına varan Birgivî Hazretleri namaz kılmakta olan Şeyhülislâma selâm verip içeri girdi... Şeyhülislâm namazı bitirdikten sonra:

— Namaz kılan bir kimseye selâm verilir mi? Diye sordu.

İmam-ı Birgivî Hazretleri ise:

— Biliyorum namaz kılan bir kimseye selâm verilemez... Lâkin siz benim içeri girdiğimde namaz kılmıyor, içeri çok karanlık şu pencereyi nasıl büyütmeli diye düşünüyordunuz. Ben de sizi pencere ile meşgul görüp selâm verdim”, dedi.

                Şeyhülislâm, Birgivî Hazretlerinin kemalâtını anlamıştı. Böyle bir kâmil insanı ayağına çağırdığından dolayı özür diledi. Yemek vakti oldu. Yemek yiyeceklerdi. Şeyhülislâmın maiyeti davet edildi. Sofra hazırlandı. Herkes mükellef vaziyette kurulmuş olan sofraya oturdular. Birgivî Hazretleri ise onların yemeğine hiç iltifat etmeyerek kendi torbasından zeytin - ekmek çıkarıp yemeye başladı. Şeyhülislâm ve diğer misafirler, Birgivî Hazretlerine hazırlanan yemekten niçin yemediğini sordular.

             Birgivî Hazretleri eliyle yemek yiyenlerin gözlerini yukarıdan aşağıya bir sıvazlayınca, gördüler ki kendi yemekleri, o iştahla - zevkle yedikleri yemek kokmuş leşten ibaret. Kokmuş leşin üzerinde gezen kurtları görünce onlar da şaşırdılar nasıl bu yemeği yediklerine... Birgivî Hazretleri himmet edip tekrar normal hale avdet ettiklerinde İmam, bir de kendi ekmeğini elinin içine alıp sıktı ki, elinden süzülmüş balın damladığını gördüler. Çünkü onların yediklerine kul hakkı karıştığı için haram olmuş, Birgivîninki ise kendi elinin emeği olduğundan helâldi”.

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi