ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞIMIZDA, ULUSAL GÜÇLERİN KARŞILAŞTIRILMASI! (1 ve 2 Bölüm)
TC.
OSMAN TÜRKOĞUZ
TV.Çeşmealtı;01Hsaziran2010.İNKÂR EDEN HAİNLER OLDUĞU
SÜRECE?!
BİRİNCİ BÖLÜM!
“KAHRAMANI
olduğu kadar GAFİLİ’DE, HAİNİ DE çok milletiz!”
BAŞKOMUTAN
MUSTAFA KEMAL.
Turgut
Özakman, Şu Çılgın Türkler, s.555.
Yunanlılar Anadolu’yu istila etmemişlerdir.
Şehitliklerimiz de çatmadır! Diyen ve bu Milletin 19.000Türk Lirasını her ay
yiyen GAFİL, AYMAZ VE HAİNLERİMİZİN suratlarına!
İLETİMİ İLETME YAZIM:
“Yunanlılar Anadolu’ya gelmemişler!”Diyen Türklük
hainlerimize soruyorum: Manisa’da Tiyatro seyreden
Yunan tümeni, içindeki sarıklılarla Kubilay’ımızın başını
kesen Vatan Haini//Bülent Arınç’ın Dedesi/ Derviş Mehmet’e
Yunanca piyes seyrettirmek amacıyla ve pasaportla mı Manisa’ya gelmişlerdi!
Yunanistan’ın Küçük Asya Orduları Başkomutanı Korgeneral Anastasios Papulas’ın
üniformasının ve Başkomutan Tümgeneral Tirikopis’in tabancasının bizim askeri
müzemizde işi ne! Ulusal Kurtuluş Savaşımıza dair, Yunanlı komutanların anıları
ve Yunan Harp Tarihi Yayınları damı yalan? Sizler, bunca yalanlarınıza ve
ihanetlerinize rağmen çocuklarınızın yüzlerine ve dahi aynada kendi yüzlerinize
bakabiliyor musunuz, EY! Ayna ve Türklük kaçkınları sizi!'
Ulusal
Kurtuluş savaşındaki kahraman Yiğitlerimizin Tanrısal öykülerinin anısına.
“KAHRAMANI olduğu kadar GAFİLİ’DE, HAİNİ DE çok milletiz!”
BAŞKOMUTAN MUSTAFA KEMAL.
Turgut Özakman, Şu Çılgın Türkler, S.555.
Afyon
Belediye Reisi:”Anadolu’muzu istila ve işgal etmek için ölen Yunan askerleri
için, Afyon’a Yunan Askeri Mezarlığı yapma teklifinde bulunmuştu. Başka Bir
Atatürk’ten Korkanlar Partisi tarihçi! Milletvekili de:”Yunanlılar Anadolu’yu
istilaya gelmemişlerdir! İstiklal Harbi Şehitlikleri çatmadır,
uydurmadır;”demişti!
Sakarya Meydan Muharebesi devam
ederken, Seyit Gazi türbesini ziyaret eden Yunan Başkomutanı Korgeneral
Anastasiyos Papulas; Mezarın büyüklüğünün sebebini sorduğunda, Yunanlı bir
subay:
“Türkler, büyüklerine ve
kahramanlarına saygılarını göstermek için büyük mezarlar
yaparlar!”Dediğinde,1935 senesinde Elefteriyos Venizelos lehine darbeye
girişmek suçundan kurşuna dizilen Anastasios Papulas:
“Ben öldüğümde kim bilir ne
kadar büyük mezar yaparlar!”Demişti.
Bir Türk Kurmay Yüzbaşısı da,
bir radyo programında bu sorunun yanıtını vermişti:”Size o kadar büyük mezar
yaptık ki, Sakarya’dan İzmir’e kadar. Vatan
hainlerimizden çatma kahramanlarına görkemli türbeler yaptıran hainlere sözümüz
eklice sunduğumuz yazımızdadır. Saygılarımla.
Efendim,
bendeniz bu başlık altında bir kitap yazmayı amaçlamıştım. Bu işin zorluğundan
yılmadım ve yılmam da. Yazmış olduğum kitaplar raflarda, ya da alanların elinde
kaldı.
Ulusumuzun
kahramanlıklarını ilgilendiren konularda sürekli konuşanları dinlediğimde,
bunların dört
grupta toplanmış olduklarını gördüm:
1*Hiçbir gerçekçi bilgisi olmadan; yalan ve yanlış, kulak
dolgunluğunun vermiş olduğu cesaretle konuşanlar;
2*Hainler ve Ajan Provokatörler!
3*Yunanistan’ı hafife alanlar;
4*Türk Ordusunu ve Türk Ulusunu
bugünkü seviyesinde sananlar. Atatürk devrimine inanmayanlar.
GENEL DURUMUMUZ! 30
Ekim 1918 tarihinde; Limni adasının Mondros Limanında; Agamemnun savaş
gemisinde, zorla imzalamış olduğumuz Ateşkes antlaşmasının 7’inci maddesine
göre ülkemiz işgal edilmişti. İstanbul, İzmir, Aydın, Antalya, Konya, Ayıntap,
Urfa, Mersin; Adana; Mardin, Maraş, Samsun; Ankara, Eskişehir, İzmit,
Balıkesir, Bursa, Bandırma ve çok sayıda kasaba ve köylerimiz, İngiliz;
Fransız, İtalya ve Yunanistan tarafından işgale uğramıştı. Doğuda da Ermeniler
Kars’ı işgal ettikleri gibi, Doğu vilayetlerimizde de egemendiler. Karadeniz
kıyılarında da Rum-Pontus işgali vardı. Güneyimizde de Fransız kontrolünde,
Ermeni Milisleri katliamlar yapmaktaydılar. Yaralı
bulunan Yavuz savaş gemimiz İzmit körfezinde bağlıydı. Donanmamızı oluşturan
gemiler de Haliç’e çekilmişti. Bütün denizlerimiz; İngiliz, Fransız, İtalyan ve
yunan donanmasının kontrolü altındaydı. Elimizde sağlam bir gemi yoktu. Türkiye
Büyük Millet Meclisi açıldıktan sonra; Saman pazarındaki bir kiralık binada,22
deniz subayı toplanarak TÜRK DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANLIĞINI OLUŞTURMUŞTU!
Teşkilat’ı
Mahsusa dağıtılmıştı. İstanbul’da birbirinden bağımsız haberalma grupları
oluşturulmuştu. İlk resmi ve yasal, Haber
alma grubumuz 6 kişiden oluşuyordu. Savaş
boyunca da bu sayı 22 kişide kalmıştı.”Milli Emniyetin Tarihçesi”. Lütfederek
bana göndermişlerdi.
Eskişehir’den
çekilen İngilizler,(13)lokomotif ve (100) vagonu da beraberlerinde
götürmüşlerdi. Ayrıca işletmenin kasasında bulunan (20.000)TL’yi de almışlardı.
Elimizde
demiryolu olarak şu hatlar kalmıştı:
1-Osmaneli-Eskişehir:118
KM.
2-Eskişehir-Ankara:268
KM.
3-Konya-Ulukışla:
237 KM:
Sakarya
Meydan Muharebesinin sürdüğü her gün için, cepheye (320)ton malzeme
taşınmıştır.
MONDROS’TAN SONRA ELİMİZDEN ALINAN VE ELİMİZDE KALMIŞ OLAN
SİLAHLAR!
Ağır
top: Elimizden alınan:1099;Kalan:82.
Sahra
topu:” “ :606. Kalan:200.
Piyade
Tüfeği: “ “
:667.983.Kalan:123.191.
Ağr.
Mk. Tüfek. “ “ :3.108. kalan:1370.
------------------------------------------------------------------------------
Çeşitli
cephelerde kalan:300.000 Asker ve 300.000Piyade tüfeği.
Geri
teşkillerde:2000Mk.Tüfek ve 700 Top.
Geri
teşkillerde Asker ve Jandarma:150.000 ve 150,000 Piyade tüfeği.
Toplam olarak:450.000 Asker ve
450.000 Piyade Tüfeği.
2000Ağır Makineli tüfek ve 700
adet çeşitli cins ve çapta Top.
BİRİNCİ DÜNYA
SAVAŞINDA:2.8O5.534KİŞİ SİLÂHALTINA ALINMIŞTIR.
Bunlardan:
Şehit
olanlar:325.O8O.
Yaralananlar:400.000,
Esir
düşenler:250.000kişidir.Genelkurmay kaynakları, Şehit sayısını:3.159.200 olarak
vermektedir.
Genel nüfus sayımız:1914’te
18.520.534 olarak saptanmıştı. Tüm gençler silâhaltına alınmış olduğundan,
üretim kadınlara ve yaşlılara kalmıştır.
Bozkır
ayaklanmasında; Bozkır askerlik şubesi başkanı Albay ile İlçe jandarma komutanı
Jandarma Yüzbaşı şehit edilmiş ve ilçede kurulu bulunan barut fabrikası
yakılmıştır.
İstanbul’daki silah ve mühimmat
depolarına, İngiliz ve Fransızlarca el konulmuştur. Zeytinburnu’ndaki,
Almanların kurmuş olduğu topçu mühimmat fabrikasına da el konulmuştur.
Yunan işgali başlarken, İzmir’de
bulunan 65 topa ve Menemen’deki 7.000.000 Piyade tüfeği fişeğine el
konulmuştur.
Manisa halkı, Teğmen Nuri Beyin
kaçırmak istediği 16 otomatik ateşli topun kaçırılmasına engel olmuş, bu toplar
da Yunanlıların eline geçmiştir. Balkan Savaşlarından bu yana, Osmanlı Ordusunun düşmanlara terk etmiş olduğu şehirlerdeki,
bankalarda ve çeşitli sandıklardaki paralara da düşmanlar el koymuşlardır.
Kepazelikler saysam sahifelerim dolar! Taraflara da bir göz atmakta yarar var
sanırım.
TARAFLAR
KARŞI TARAF:
1-DIŞ GÜÇLER:
A-İngiltere,
B-Fransa,
C-İtalya, FİİLEN!
D-Yunanistan,
E-Ermenistan,
F-Manevi destek: USA.
Bağlaşık devletlerin tüm
müstemlekeleri:
1-Avustralya,
2-Yeni Zelanda,
3-Hindistan,
4-Suriye,
Arabistan, Cezayir, Irak ve Senegal.
2-İÇ GÜÇLER:
A-Devletlü
ve Şatafatlı Padişahı Zülcelâl,
B-Halifeyi
Ruyu zemin!
C-Anadolu
ve Rumeli Rum Vatandaşlarımız!
D-Ermeniler,
Osmanlı vatandaşları ve HINÇAK VE TAŞNAKSUTYUN cemiyetleri ve ermeni devleti.
E-Rum
Ortodoks kilisesi,
F-Kürt
Teali Cemiyeti,
G-Magri
Mira ve Etniki Eterya,
H-Fiili
başkanı Rahip Frew ve Sait Molla; Fahri Başkanı da Devletlü ve Haşmetlû
Padişahı Zülcelâl Altıncı Mehmet Vahiddettin,
K-Tüm
Hain ve Çıkarcı yobazların altına dayalı ihanetleri ve dahi VATAN HAİNLERİNİN
çıkarmış oldukları, irili, ufaklı (63) ayaklanma! 3.EK
OLARAK:
A-Yokluk,
B-Cehalet ve sefalet,
C-araçsızlık ve gereçsizlik,
Ç-yenilgiler ve işgaller,
D-Uzun savaşların yıktığı harap
bir ülke, yorgun, bitkin ve umutsuz bir yığın halk,
E-Tüm eyaletlerini ve egemenliğini
yitirmiş bir devlet!
F-Osmanlı
ordusunun terhisi ve tüm silah ve mühimmatının da elinden alınmış olması.
TÜRK ULUSAL GÜÇLERİ!
1*Mirliva Mustafa Kemal,
2*Hukuku Milliye,
3*Kuvvayı Milliye,
4*Kongreler,
5*Türk halkı (başta Alevilerimiz)
6*Beş senedir Silivri’de esir tutulan ayın Filiz
Erenerol’un Dedesi Rahmetli Papa Eftim ve Türk Ortodoks kilisesi.
Ulusal Kurtuluş Savaşımızın büyüklüğünü, Türk
ordusunun ve bu orduyu yaratan Türk toplumunun onurunu, şan ve şerefini
küçültmek; Mareşal Gazi Mustafa Kemal’in dehasını ve yaratmış olduğu destanın
heybetini de hafife almak için, akıl ve vicdanla bağdaşmayan öyküler
anlatırlar. Kötü niyetli, Türklük ve çağ düşmanı dinleyenleri de bu masalları
fısıl, fısıl akılları ve de muhakemeleri gelişmemiz kişilere aktarırlar.
Bu gibi beyinsizlerle çok karşılaşmışımdır:”Mustafa
Kemal Paşayı niye büyütür durursunuz? On paralık Yunanı yenmek te lâf mı yani!
O paralık bir işi, deha ürünü yapıp, çıktınız!”Gibisinden söylemleri çokça
dinlemiş, bu gibi akıl dışı zavallılara, uzun, uzun laf anlatmışımdır.
Osmanlının 150.000nüfuslu Yunana yenildiğini de bilene rastlamamışımdır.
Sonra da; ilk önce yazılı basında; tarikatlar ve dış
güçler egemen olduktan sonra da sözlü basında olumsuz eleştiriler boy
göstermiştir:
“Yok; İngilizlerin asker kanadı, Lort Kürzon’un
temsil ettiği siyasi kanadın aleyhine, Ulusal Kurtuluş Savaşımızı kazanmamızı
için, el altından biz yardım edesiymiş! Anadolu’daki ihanetleri sanki
İngilizlerin asker kanadı çıkartmamış? Mustafa Sagir’in Anadolu’yu kandırması
için, İnsizlerin asker kanadı, İstanbul’da numaralar çevirmemiş gibi! Sanki
Mustafa Sagir’in İngiliz gizli haberalma örgütünden bir İngiliz Albayına bağlı
değilmiş gibi! Türk’ün ve Türklüğün kara yazgısını tek başına silip atan bu
Büyük Türk kahramanına hep, hayâsızca saldırmışlardır. Bugünkü hainler de aynı
ihanetin içersindedirler. Tüm olumsuzluklara karşın; can çekişen bir ümmet
güruhundan çağdaş bir ulus yaratmış olan bu ulusal kahramanımıza ve onun onurlu
silah ve devrim arkadaşlarına hayâsızca saldırılmış ve saldırılmaktadır. Din
adına, tarikatlar adına ve Müslümanlığı TÜRBANA bağlamak adına; bir sürü
sürünen ve sürüngen yaratık; iç ve dış desteklerinin gölgesinde, alçakça
saldırılarını sürdürmektedirler. Tüm bu saldırıların amacı:
Çağdaş, akılcı ve evrensel bilime dayalı, demokratik,
LAİK ve sosyal HUKUK devleti olan TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ yıkmak, ŞERİATÇI,
GERİCİ, ÇAĞDAŞLIKTAN nasibini alamamış bir yönetim getirmeye yöneliktir. Tüm bu
saldırılar; bağımsızlığımıza, toprak ve ulusal bütünlüğümüze ve KADIN VE
VATANDAŞ HAKLARIMIZA DA yöneliktir. İran ve Afganistan ve Suudi Arabistan
modelidir ağızlarının suyunu akıtan! Türkiye’nin İran; Türk ulusunun da İran
ulusu olmadığını bu sersemlere anlatmak, hem de sürekli bir biçimde anlatmak gerekmektedir! Aydınıyla, yöneticisiyle, kolluk
kuvvetleriyle, adliyesiyle, ordusuyla Türk’ün bu anlatım işini yapması; Mareşal
Gazi Mustafa Kemal’e lâyık olmanın baş şartıdır. O:”BU COĞRAFYAYA LÂYIK BİR
ULUS OLDUĞUMUZU GÖSTEREMEZSEK, BİZİM KARA GÖZÜMÜZÜN HATIRI İÇİN BU COĞRAFYA DA
TUTMAZLAR!”Demişti!
Londra konferansında, Fransız
Generali Gouraud, İngiliz Başbakanı Lloht George:”Elimizdeki güçlerle Türkleri
Anadolu’dan sürüp çıkartmamız mümkün değildir!” Dediğinde; her yerde zıpçık
gibi çıkan Yunanlı Kurmay Albay Sarıyani:
“Biz Türklerin huylarını
biliyoruz. İyi başlarlar ve sonunu getiremezler. Yunan ordusu Fransız ordusu
gibi değildir!” Buyurmuştu. Sakarya’ya taarruz planını da bu Albay yapmıştı.
Güney kanadımızdan, geniş bir yayla sarmak! Bu enayice plan, Mustafa kemal’e
bir hafta kazandırmıştı. Olay bu, amaç bu, hedef te bu. Yalınız uygulanacak
strateji değişik.
Bir zamanlar; Çetin Altan adlı
bir yazarımız ortaya bir fikir atmıştı:
“Bulgar subayları ve havacıları,
Ulusal Kurtuluş Savaşımızda, bizim tarafımızda katılarak savaşmak istemişlerdi.
Bu gerçeği niçin saklarlar?”Bu istekler yıllarca önce, devletimizin en yetkili
kurullarınca, resmi belgelere dayalı olarak, yayımlanmıştı! Genel Kurmay Başkanlığı, Harp Tarihi daire
Başkanlığının yayımlamış olduğu, Türk İstiklal Harbi 2’inci cilt,5’inci
kısım,1’inci kitabın 177’inci sahifesini birlikte okuyalım: “Sıralarda Sofya’da bulunan Bolu
milletvekili Cevat Abbas—Gürer—tarafından, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına gönderilen yazıda, Sofya’da pek çok Bulgar subay ve havacılarının
Anadolu Milli Türk Ordusunda hizmet ve görev almak istedikleri ildiriliyordu.
Buna verilen karşılıkta, Bulgar subaylarının ordumuzda kullanılmasının şimdilik
uygun görülmediği bildirilerek, Bulgarların başvurmaları halinde, uygun şekilde
durumun idare edilmesi istenmiştir.”
Hem
“üç buçuk Yunanlıyı yenmek marifet mi!” Buyur; hem de”Bulgar ulusunun
subaylarının ulusal kavgaya hizmet beyanlarını “reddettiğimiz yalanlarını
uluslararası boyuta taşı!
Ulusal Kurtuluş savaşımız ne İspanya
iç savaşıdır, ne de bu savaşa katılmış olan uluslararası mavi Tugaylardır!
12
Eylül 1980 öncesi; kendisini milliyetçi, kendisinin dışındakileri gomünist,”
Kemalizm’e de renksiz ot gibi”de yen bir siyasi partimiz, sırf devlet güçlerine
yardım amacıyla! Silahlı bir güç kurmuştu! Devlete ve devletliye yardımın
kurallarını düzenleyen yasaları görmezlikten görerek dâhice bir buluş! Onbaşı
Adolf Hitler de İkinci Dünya Savaşından önce; aynı numarayı çekmişti! SSleri,
Gestapo’yu, sırf, Alman Ordusuna yardım etsinler amacıyla! Kurmuştu.
Homoseksüel ve dahi Alman Milliyetçisi
Yüzbaşı Ernest Röhm’ün kurmuş olduğu SA’LARI, bir gece baskınında; aynı yatakta
şoförü ile yakaladığı Yüzbaşıyı öldürmüş,
sayıları 400.000’e varan sa’ları da ss’lere katmıştı.
Demokratik,
laik, sosyal hukuk devleti olan ve Kemalist insancıl bir temel üzerine kurulmuş
bulunan Türkiye Cumhuriyetini silahla korumak, bu vazifeyle yasal olarak
görevlendirilmiş olan güçlerimizin görevi olduğunu hep savunmuşuzdur.
Şimdi
oturduk, bu dünyada ilk defa bir Türk’ün yarattığı, hem de yoktan var ettiği
Ulusal Kurtuluş Savaşındaki dengesizlikleri yazalım dedik. Yarınların
araştırmacısı Atatürkçü kuşakların, geniş kaynakları taramak suretiyle, epik
destanları gölgede bırakacak gerçekleri ortaya koyacaklardır. Türk çocuklarının
beyinleri çağdışı safsatalarla yıkanırken; aydını, doktoru, politikacısı ve din
adamları geçinenleri, Türklük ve din düşmanı bir ruh hastasını veli ve ulema
ilan ederken, oturup ta ağlamamız mı gerekirdi!
Milliyetçiliğin ne olduğunu ve ne olmadığını bilmeyen;
ümmetçiliği ve Arapçılığı Din ve Milliyet olarak yutturmaya çalışan; ulusal
dilini ve ulusal kimliğini de inkâr eden bazı çağ dışılar da bambaşka bir
destekli uğraş içersindeler. Mustafa Kemal’in karşısına kendi emrindeki silah
arkadaşlarını ve vatan hainlerini çıkarmaya çalışmaktalar. Bu uğraşın başlangıç
tarihi, Ulusal Kurtuluş Savaşının başlangıç tarihiyle başlamaktadır.
Birinci ordu komutanı Korgeneral
sakallı Nurettin Paşa, Başkomutanlık Meydan Muharebesinin sahibi ve İzmir
fatihi olarak, şapka devrimine karşı çıkartılmıştır!
Mareşal
Gazi Mustafa Kemal;1927 senesinde; Cumhuriyet Halk Fırkasının 3’üncü
kongresinde,36saat,30dakika süren Nutkunu okuyarak konuyu tüm açıklığıyla
tarihe armağan etmiştir.
O’NUN silah arkadaşlarının hepsi
de birer milli kahramandılar. Bir türlü havsalalarına sığdıramadıkları o
görkemli devrimler sırasında, o parlak tarihi aydınlık yolda, birer, birer
dökülmüşlerdir!
Şimdi; hepsi de hakkın Rahmetine
kavuşmuş olan; Kâzım Karabekir’i, Mareşal Fevzi Çakmak’ı, Ali İhsan Sabisi, Ali
Fuat Cebesoy’u O’NUN karşısında göstermek uğraşı ahmaklıktan ve hainlikten öte
bir anlam taşımaz!
Rahmetli Rauf Orbay; konuyu tüm açıklığı ve
gerçekliği ile açıklamıştır:
“O olmasaydı, bizim hiç birimiz bir şey yapamazdık.
Bizler olmasaydık, O yine her şeyi daha iyi yapardı!”
Rahmetli Kâzım Karabekir; taa! Sivas’a kadar gelerek,
Mustafa kemal’i tutuklayarak İstanbul’a götürmek telaşı içindeki Korgeneral
Kavaklılı Fevzi Bey’e-Çakmak: “Bu
işi ondan başka kimse yapamaz.”Diyerek kararlılığını göstermişti. Mareşal Fevzi
Çakmak; Mustafa Kemal’in çok hırslı birisi olduğunu, başarıdan sonra
kendilerini tutuklayabileceğini savunmuştu. Kâzım Karabekir’in yanıtı da çok
görkemli olmuştu:
“O günlere yeter ki ulaşalım da, zararı yok, bizi
tutuklasın!”
Erzurum günlerinde; İstanbul hükümetinin ısrarla geri
çağırması üzerine, askerlikten istifa eden Mirliva Mustafa kemal’in huzuruna
çıkan 15’inci kolordu komutanı Mirliva Kâzım Karabekir; dimdik esas duruşa
geçerek:
“Ben ve kolordum emrinize amadeyiz, benim aziz
komutanım!”Diye tekmil vermiştir.
Onların hepsi de
yiğit, hepsi de bu büyük destana lâyık, ulusumuzun gözbebeği
kahramanlarımızdır; bu da böyle biline.
Bu ulusal ve de evrensel davanın
ekseni Mirliva Mustafa kemaldir. En küçük erinden en büyük mareşaline kadar,
Ulusal Kurtuluş savaşı adlı bu epik destanın anlı ve şanlı kahramanlarıdır
onlar. Bugünkü
onurlu varlığımızı onların mübarek kanlarına ve asil terlerine borçluyuz. Bu
küçücük yazım, onların soylu anısına sunulmuştur. Bu da böyle biline!
KARŞI TARAF:
İNGİLTERE:
Uçsuz ve bucaksız bir
müstemlekeler imparatorluğu. Birinci Dünya Savaşında; Çanakkale’ye çıkmadan
önce; Harbiye Nazırı Lort Kitchner ile bazı İngiliz makam sahipleri arasında
yapılmış olan müzakerelerde ve yazışmalarda; yalınız Hindistan ile Osmanlı
İmparatorluğunun karşılaştırılmasında şu sonuca varılmıştır: “Bizim Hindistan’ın bir kolunu
bağlasak bile, tek kolla Osmanlı imparatorluğunu yine de yener!” Dünyanın güneş batmayan bu İngiliz
imparatorluğu haşmetlidir, donamaları da, kara ve hava kuvvetleri de
güçlüdürler. Maliyeleri de çok sağlamdır. Kütülemara’da 13 general, 450 subay
ve de 13.500 askerle esir düşen İngiliz generali Tawsend, savaşı kim kazanır
iddiasında şöyle buyurmuştu: Masaya bir madeni İngiliz lirası ile bir Osmanlı
kâğıt lirası konulmuştu. Üfürülünce de Türk lirası uçmuştu.
“Üfürüldüğünde, kimin parası
masadan uçmaz, savaşı o kazanır!”
Tüm dünya denizleri olduğu gibi,
Osmanlı İmparatorluğunu çevreleyen denizler de İngiliz donanmasının gözetimi
altındaydı. Ankara’da bile 120 kişilik bir kontrol noktası vardır. Samsunda’da
250 kişilik bir bölükleri vardır.19 Mayıs 1919 tarihinde; Samsun’a inecek olan
Mirliva Mustafa Kemal’i tevkif etmekle de görevlidir. Bandırma vapuru limana
yaklaştığında; İngiliz müfreze komutanı Binbaşı, müfrezesinin gerisine bir göz
attığında, aklı başından gider. Her erinin gerisinde, kaytan bıyıklı, siyah
çizmeli elleri bellerinde yiğitler durmaktadır. Mirliva Mustafa Kemal’in
huzuruna dikilir, esas duruşta:
“Ben ve emrimdeki bölüğüm
emirlerinize amadeyiz Sayın General!”Tekmilini verir. Ulusal Kurtuluş Savaşı
bitene kadar da Ankara’da tutulurlar. Savaş bitiğinde askeri mahkemede,
kendisini şöyle savunur:
“Benim görevim emrime verilen
askerleri sağ ve salimen ülkeme getirmektir. Esaret hayatımızda, üç askerin
vadesiyle öldüler.”samsundaki durumu anlatır ve:”Mustafa Kemal Paşayı, emriniz
gereği, tutuklamaya kalksaydım, hepimiz ölmüş olacaktık!”Der ve aklanır. İkinci
Dünya Savaşında da Türkiye’de görevlendirilir.
İngiltere Anadolu’da işgal etmiş
olduğu bazı vilayetlerimizi Fransızlara devreder. USA’NIN Osmanlı topraklarının işgal edilmesinde manevi desteği
vardır. İzmir limanında, Arizona ve New jersey adlı iki kruvazörü yatmaktadır.
İzmir’in işgal planı Arizona savaş gemisinde yapılmıştır. İngilizler, İstanbul
‘da Kara Harp okuluna yerleşerek polis alama bahanesiyle bir haberalma sistemi
oluşturmuşlardır. Bunun adı da: kara Jumbo’dur! Osmanlı
İmparatoru ve İslamların Halifesi altıncı Mehmet Vahdettin’in himayelerinde ve Sait
Molla’nın da başında bulunduğu “İngiliz muhipleri cemiyeti de”,harıl, harıl
İngilizlere ajanlık yapacak vatan hainlerini yetiştirerek, ayaklanma
çıkartmaları için Anadolu’ya bol altınla göndermektedir. Anadolu’da akıtılan
masum Türklerin kanları, din ve Hilafet adına akıtılmıştır.
Yaralı bulunan Yavuz adlı savaş
gemimizi İzmit’e çekerek, Mustafa kemal’e karşı savaşmak üzere bir kolordu
kurmuşlardır. Bunu komuta heyetini de yavuz’un içinde toplamışlardır. Bu
Kolordunun adı: KUVVAY’I İNZİBATİYE ve KUVVAY’I TEDİBE’DİR. Komutanları da;
Ünlü Benli Belkız’ın babasıdır! İngilizler; Fransızları,
İtalyanları ve yunanlıları oynatıp durmuştur. Savaşın politik ağırlığı
İngiltere Dış işleri Bakanı ve Hindistan Genel Valisi Lort Kürzon’un
omuzlarındadır. Bunların adları müttefiklerdir ama birbirlerine kazık atmaktan
da bir türlü vaz geçememişlerdir. Fransa ve İtalya, Anadolu milli hükümetine,
uçak, silah, mühimmat ve asker üniforması satmıştır. O İngilizler ise, başımıza
tüm belaları sardırmışlardır. Birinci Dünya savaşı arifesinde, bedelleri
peşinen ödenmiş olan iki savaş gemimize el koymuşlardır. Savaşın başlangıcında
da, Rusya’ya karşı Osmanlı İmparatorluğunu korumak amacı ile yerleşmiş olduğu
Kıbrıs adasını ilhak etmiştir. Birinci Dünya Savaşında Mısır esir kampında esir
bulunan 150.000türk askerinin, bitlerini temizleme bahanesiyle KREZOL’LÜ
havuzlarda yıkanmaya zorlayarak gözlerini kör etmişlerdir. Bu eylemleri bir
Ermeni doktorun önerisi üzerine yapmışlardır. Sırf esir askerlerimizin askeri
hizmetlerde kullanılmaması için bu insanlık dışı eylemlerini yapmışlardır. Para,
silah, politik güç ve Yunanistan lehine istihbarat ile; İngiltere, Türkiye
Büyük Millet Meclisi güçlerinin karşısına dikilmiştir.
FRANSA:
Ağır sanayi devrimini gerçekleştirmiş;
denizde, karada ve havada çok güçlü, sözde, hürriyetlerin beşiği ve evrensel
hamisi! Adi bir sömürgeci olarak serpilip gelişmiştir! Cezayir, Tunus, Suriye
emri işgallerinde; Afrika, Hindi çini’de, Madagaskar’da ve Büyük okyanus’ta
sömürgeler sahibi; İngiltere’nin dümen suyunda, Ermenilerin de emicesi bir
kabaran ulus! Urfa’yı, Ayıntap’ı ve Maraş’ı işgal etmiş, Zonguldak’a kadar da
uzanmış bir gafil ülke! İngilizlere karşı da ikili oynamada. İstanbul’da üçlü
işgale de ortak. İngiliz, Fransız ve İtalyan polisleri, Fukara Osmanlı
polisiyle birlikte devriye olarak gezmede! Kuvvay’ı Milliye, İstanbul’u
kontrolü altına almış haberleri yok. Zaman, zaman İngiliz Kruvazörü İren Dük,
Kuvvay’ı Milliye’ye geçiş yolu olan Beykoz sırtlarını bombardıman etmede. Bu
nedenle de Türk halkı, bu savaş gemisine ”TENEKE KÖPEK!” ADINI TAKMIŞTIR.
Kuvvetli bir Fransız donanması,
İstanbul’u, Çanakkale boğazını ve İzmir’i tutmuş. Paris ve Aleksandret adlı iki
gambot ta, Akdeniz sahillerimizde; Mersin-Antalya arasında kuş uçurtmamaktadır.
Bu
iki katil gemi de Antalya körfezinde yatmaktadır. Topçu Yüzbaşısı Rahmetli
Mustafa Erdoğan Beyin 7,5Luk bataryası bu iki geminin hesabını da gördüğü gibi;
Meis adasında yatan İngiliz uçak gemisi MERİ’Yİ de batırmıştır. Bu kahraman
batarya’nın Mondros ateş kes hükümlerinin aksine kapak takımlarına el
konulmamıştır. Rahmetli Mustafa Erdoğan, Çanakkale Kahramanı Miralay Şefik
Beyin damadıdır,1965 senesinde Antalya’da vefat etmiştir.
Halen kullanmakta olduğumuz Alemdar gemisi de;
Kuvvay’ı Milliyeci kahramanlarımızın sopa ve de yumrukla Fransızlardan ele
geçirmiş oldukları bir gemidir. İkinci Dünya Savaşı sırasında; Fransa’dan Afrika’ya
kaçarak, burada felçten ölen Ebleh Fransız Mareşal’i Franset D’esperey, iki
Fransız askerinin kantarmasından tutmuş olduğu, yularsız ve dahi dizginsiz bir
Beyaz at üzerinde, Osmanlı oğlanı laternacıların şiddetli alkışları ve caddenin
iki tarafından sarkıtılmış yabancı bayrakları arasından ve Beyoğlu’ndan
geçerek, İngilizlerin kendisine vermiş olduğu rolü, aptallığını belgeleyerek
yerine getirmişti!
Anadolu’muzun birçok yerlerinde
bulunan işgalci ve kontrolcu yabancı birlikler de Mustafa Kemal’den ilk
şamarlarını yemedeler.
Maraş’ta bulunan Fransız işgal
komutanına bir Maraşlının yanıtı tam Mustafa Kemalce bir tokattır: “Burayı, İstanbul hükümeti Fransızlara
bıraktı! Önüne çıkan bir Maraşlıya böyle demişti bu Ermeni âşığı Fransız. Almış
olduğu yanıt ta Türk halkının yanıtı olmuştur:
“İSTANBULDAKİ
KIRIK DÖLLERİ, KİMİN MALINI KİME VERMİŞLER?”Bu birinci Türk tokatı olmuştu!
İş bu yanıt; Erzurum Kongresine giderken, bir söğüt
ağacının gölgesine öğle yemeği olan PEYNİR; EKMEK ve SOĞAN’IN başına çökmeden
önce, Mirliva Mustafa Kemal’in bir Koca Erzurumludan almış olduğu yanıt kadar
görkemlidir:
“İşittim ki; İstanbul’daki kırık dölleri, Erzurumu’u
düşmana verecekmiş’Kimin malını kime verirlermiş? Onun hesabını sormaya
geldim!” Bu yürekli sahiplik karşısında Ermenin Emicesi Fransız ne yazar,
Yunanın Emicesi? Lloyd George ne yazar ve napar!
Bir sürü vatan
haini; Padişahı, Şeyhülislamı, Sait Mollası ve Damat Ferit haini ne yapar?
Kafalarını taşlara vura, vura, vatan hainliklerini tarihin o şaşmaz hükmüne
teslim ederek yurt dışına tüyerler ve köpekliklerini orada sürdürürler.
Kimileri sığınmış olduğu Selanik’te önce adlarını, sonra da dinlerini
değiştirirler! Ama velâkin, Anadolu Türk olarak kalır.
MONDROS
Ateşkes antlaşmasından sonra; bu Fransızların ettiğini İngilizler etmemiş;
İtalyan fukarası ise hiç etmemiştir. Bilfiil Ayıntap’a Maraş’ta, Adana’da,
Saimbeyli’de ve Urfa’da Türk ulusunun üstüne, Fransız kültürünün, hümanizminin
ve de Fransız uygarlığının ürünü olan her türlü ölüm aracını, top, makineli
tüfek ve uçak bombalarını yağdırmıştır. Sonunda da rezil ve rüsva olarak
Mustafa Kemal’den aman üstüne aman dilemişlerdir. Fransız parlamentosunda;
Fransızlara karşı gelen Türklere anarşist diyen bir hükümet üyesine
muhalefetten okkalı bir yanıt gelmiştir:
“Ekselans, Fransa’da bu gibi kimselere kahraman
denilmektedir!”Demiştir.
Ankara’daki Fransız Albayı Muogin’e, Mustafa Kemal’in
Anadolu ihtilalı üzerine vermiş olduğu ders para etmeyince; Fransızlara
Urfa’da, Gaziantep’te, Maraş’ta ve Gülek boğazında anlayacakları dilden iyi bir
ders verilmiştir. Jandarma üsteğmeni Rahmetli Hasan Akıncı (KARAAFET);45
kişilik birliği ile Ünlü Verdün kahramanı Binbaşı Menil’i450 kişilik taburu ile
Anadolu yiğitlerinin deyimi ile yesir almıştır.
Bu çarpışmalarda;
şehirlerimizi için bizim taraf Kuran’ı Kerim okurlarken, karşı taraftan da
Kuran okunduğuna tanıklık etmişlerdir. Meğerse Fransız sancağı altında Müslüman
Türklere karşı savaşırken ölen Cezayirli Müslüman Arapların Necip! Ruhlarına
dualar okunmaktaymış!
Napolyon Bonapart bile, Mısır’ı
aldığında Müslüman olduğunu beyan ederek Ali adını almamış mıydı?
Emperyalizmdir bu; her kılığa ve her dine kolaylıkla girer.
Mustafa Kemal’in askerleridir
bunlar. Güneydeki Fransızları ve Fransız destekli Ermenileri yener. Doğudaki
Rus, İngiliz ve Fransız destekli Ermenileri de yenerek yönünü asıl hedefe,
batıya çevirir.
Besançon
üniversitesinde görevli bulunan Madam Angel’in 94’lük babası, boşuna:
“Ah!
Türk kardeşlerim; babamız bize çok söylemişti. Osmanlının kıymetini bilin, bu
dönek Gâvurlara da aldanmayın dediydi!”Diyerek dizlerini düğmüştü.
Patisteki
Per Laroş mezarlığında bir anıt vardır; kaidesinde:
“Birinci
Dünya Savaşında Fransızlarla omuz, omuza savaşan Ermenilerin anısına!”
Yazmaktadır.
İTALYANLAR:
İtalyanlar da, Anadolu’nun mirasçısı rolüne
soyunmuştu. İngiliz, Fransızı ve Yunanlısı da aynı roldeydiler.
M.Ö.735
yılında; Roma şehrini Romulüs’ün kurmuş olduğunu biliyoruz. Kurt motifi de,
ilginç olmasına çok ilginç! Bir de ETRÜSKLER var, Anadolu çıkışlı.
M.Ö.1200 tarihlerinde; Truva
Agamemnun tarafından ele geçirilince; Truva kralı Priamos’un yeğen Yiğit Enea,
kör babasını sırtlayıp, soluğu İtalya’da alır! Roma’ya esas olan bir şehir
kurar. Bundan dolayı da İtalyanlar da Anadolu yağmasından miras payı isterler
.
Kral
Priamos’un Agamemnun’a kapatma giden ve Agamemnun’un karısı Klyteamastra
tarafından Agamemnun ile birlikte öldürülen kızı KASSANDRA’NIN adı İtalya’da
ünlü bir geçide verilmiştir. Onlar da Anadolu’dan pay kapmaya gelirler.
Söke’yi, Antalya’yı ve Konya’yı işgal ederler. Konya garı da İngiliz
işgalindedir. Antalya işgali ilginçtir.
Otuz kadar yüksek rütbeli İtalyan subayı, Antalya
Vilayet konağının giriş kapısı önüne gelirler. Antalya limanında da savaş
gemileri hazır ve dahi nazırdır. Vilayet konağının kapısında nöbet bekleyen
yırtık çarıklı jandarma eri,1903 modeli Mauser tüfeğini gelenlere doğrultur ve:
“YASAAAH!”Diye de bağırır. Horoz tüylü şapkalı
İtalyan işgal kuvveti de gerisin geriye gemilerine dönerler!
Yıllar sonra;
Antalya lisesi edebiyat öğretmeni Rahmetli Rauf Mutluay’a, öğrencileri “DEVLET
nedir”diye sual ettiklerinde, yukarıda anlatmış olduğum olayı anlatarak:
“ANTALYA VİLAYETİNİN KAPISINDAKİ YARIM ÇARIKLI
JANDARMA ERİDİR!”Diye cevap verir.
EVET, DEVLET BUDUR! Zırhlı arabalarda ve koruma ordusu ile gezenler değil!
Mirliva Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıkar. Samsun’un ana
caddesinde; yırtık elbiseli bir asker ağlamaktadır:
“Devlet batıyor, beni de terhis ettiler!” Diye de
dövünmektedir. Mustafa Kemal emrini verir:
“Bu askeri alın, giydirin ve benim konutumun kapısına
nöbetçi dikin!”Bu asker, Mirliva Mustafa Kemal’in ordusunun ilk eridir.
Daha sonra bir sivil gelir, tabancasını Mustafa
kemal’e uzatır:
“Paşam, seni vurmam için bunu bana verdiler. Sen kötü
adam olamazsın, buyur!” Diyerek tabancayı teslim eder. Mirliva Mustafa Kemal:
“Bunu da alın ve giydirin. Bunu da konutuma nöbetçi
dikin!” Emrini verir. Bu da Mirliva Mustafa Kemal’in ordusunun ikinci eridir.
Gelelim
İtalyanlara; İtalyanlar, Trablus’tan tanıdıkları Mustafa Kemal ile çatışmayı
göze alamadıklarından yardım elini uzatmışlardır. Bunda biraz da Yunanistan’a
Anadolu’dan fazla pay verme politikası etkili olmuştur. İtalyanlar:
1-230.000 kat askeri üniforma
vermeyi taahhüt ettikleri halde,32.000 kat askeri üniforma teslim etmişlerdir,
2-Birinci Dünya Savaşında;
Avusturya ordusundan ganimet olarak almış oldukları 7,9 mm. çaplı piyade tüfeklerini
ve bu tüfeklerin cephanelerini bedelleri karşılığında satmışlardır,
3-uçak satmışlardır,
4-Milas’a düşmüş olan bir
uçaklarını bize bırakmışlardır. Türk teknisyenleri bu uçağı tamir ederek Türk
ordusuna teslim etmişlerdir.
5-İstanbul’da konsolosluk yapmış
olan İtalya Dış İşleri Bakanı Kont Sforza’nın istihbarat yönünden çok
yardımları olduğuna şahsen inanmaktayım.
Bu
ortaklar, İngiliz yuları ile epeyce aleyhimizde bulunmuşlardır.
USA
Başkanı Wilson; Yunanistan başbakanı Elefterios Venizelos’a” Yunan isteklerinin tatmini için söz
vermiştir! Ayrıca; İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali için de Lloyd George’a
A”YES!” Çekmiştir.
Gelelim gerçek hasmımız
yunanlılara: Yunan ulusunun maddi ve manevi gücünün çok üstünde olan destekçileri
ve Yunanlının Ulusal Kurtuluş Savaşındaki pozisyonlarını tam olarak hesaba
katmadan, gerçek bir değerlendirme yapmamız mümkün değildir.
YUNANİSTAN:
Osmanlı
İmparatorluğunun bir vilayeti iken; İngiltere, Çarlık Rusya ve Fransa’nın
desteğiyle,1929 yılında bağımsızlığına kavuşan Yunanistan bir büyüme illetine
tutulmuştur. Osmanlı yönetimin beceriksizliği, saray ve eşrafın ayak oyunları,
Tepedelenli Ali paşayı Osmanlıya ezdirtmiş; sonunda da Osmanlı utanç verici
durumlara düşürülmüş,1827’de Navarin baskınında; İngiliz, Fransız ve Çarlık
Rusya donanmaları Osmanlı donanmasını yok etmişlerdir. Mısır Valisinden yardım
istenmiş, Mısır valisinin oğlu İbrahim paşa Yunan ayaklanmasını bastırmıştır.
Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali’nin ayaklanmasında da; ikinci Mahmut:” Denize
düşen yılana sarılır!” Diyerek Rus Çarından yardım istemiştir.1833.Osmanlı
imparatorluğu bir dış güce egemenliğini teslim etmiştir.
1897 senesinde;
Osmanlı-Yunanistan savaşında, yenilen Yunanlı olmuş, Rus çarının araya
girmesiyle de Kaybeden Osmanlı İmparatorluğu olmuştur. Daha önce de; Üçlü
destekle Yunanlılar Girit adasını almışlardır.
“MEGALO İDEA” hayaline kapılan
Yunanistan, Bizans rüyalarına kapılmış; Ayasofya Kilisesinde Yunan Kralına taç
giydirme paranoyasına tutulmuş, bu parayonik düşle de Anadolu’yu istilaya karar
vermiştir.
Batılı devlet adamlarını eski
Atina ve Platon hayranlığı, Yunanlıya gönül kapılarını platonik olarak ardına
kadar açtırtmıştır.
Yunanlının Atina sitesi
sakinleri olmadığı ortaya çıkınca da o büyük düşlerin tarları da kaçmıştır!
Günümüzde bile; İyonya’nın ve
Anadolu’nun öneminden habersiz aydınlılarımız! Yunan Türküleri
söylemektedirler. Afyon Belediye Reisi:”
“Afyona bir Yunan şehitliği
yapılmalıdır!”Diyerek tepinmededir. Şehitliğin İslami bir kavram olduğunun ne
önemi var!
Halikarnas Balıkçısını ve Azra
Erhat’ı okumayan ve okuyup ta anlamayanlar; nerede yazılı bir taş görseler:”Antik Yunan Uygarlığı’” diyerek tepinmedeler!
BİRİNCİ
BÖLÜMÜN SONU.
TC.
OSMAN
TÜRKOĞUZ
TV.01
HAZİRAN 2010.
İKİNCİ BÖLÜM!
İLGİ:
A*Bir ulusu ve bir dini bölen fetvalar,
B*İhanetin belgeleri,
C*Vatan hainliği suçları,
D*Dövüşen iki kardeş kavmin tanrılarıdır.
E*Silahlı Kuvvetlere Müdahale, Ulusal Felaketlerin Habercisi midir?
Ostüzü.
Blog adresim: http://osmanturkoguz.blogspot.com/
1854–1855 yıllarında
Yunanistan’ın Atina Büyük Elçisi olan bir Fransız diplomatının anıları dilimize
de terüme edilmiştir. Çok ilginç bilgiler içermektedir. Yunanlıların,
Batılıların bildiği gibi uygar insanlar olmadıklarını örnekleriyle
açıklamaktadır bu kitap. Eflatun(Platon)’un Hindistan’da kaldığını biz de
biliyoruz. Eflatun, Devlet isimli eserini Hindistan’dan aşırmıştır diyor bu
kitap.
Bizim Aydın geçinenlerimiz de;
Atina’yı ve dolayısıyla Yunanistan’ı aydınlatan Anadolu kültürünün mirasını yok
farz ederek, Türklerin Anadolu’daki tarihlerini 400 çadırlık bir aşiret göçüne
bağlamaktadırlar! Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK; bu bilimselliğe! Gerekli tokadını
vurmuştur.
Mareşal
Gazi Mustafa Kemal; devrimlerini uygulamaya koyduğu sıralarda; tüm TÜRK
aydınlarının düşüncelerine asırlık bir kuruntu egemendi:”Arabınkini Arap’a,
Aceminkini Aceme, Batı’nınkini de Batı’ya geri versek; bize uzun kollu bir
Buhara hırkasından başka bir şey kalmaz!”
Divan’ı
Lugat’it Türkî; Kutadgu Bilik, İbni Sina; Farabi, El Buruni, Secerey’i
Terakime, Ali Şir Nevai ve Dedem Korkut’tan haberi olmayan bu kuruntu
sahiplerine bugün acıyarak bakmaktayız!
ATATÜRK, bu
tükenmişliğe ve bu ulusal bilinçten yoksunluğa çok acır ve şöyle derdi:
“Araplarla
tanışıncaya dek, Türk’ün devlet, hükümet, hukuk, adalet gibi uygar kavramlara;
şeref, namus, insaf ve vicdan gibi yüksek duygulara birer ad vermemiş olması
düşünülebilinir mi? Belli ki, her ulusta görüldüğü üzere Türk’ünde tarihte
gaflet anları olmuş, birçok varlıklarına ve bu arada diline de bakmaz olmuştur.
Biz şimdi ulusal benliğimize kavuştuğumuz gibi öz dilimize de kavuşacağız.”
Bu görüşünü de, sık, sık
anlatmış olduğu şu öykü ile pekiştirirdi:
“Vaktiyle; zengin bir köy ağası şehirde hamama gitmiş.
Yıkanmış, kurulanmış, Giyinmek için bohçasına el attığında, bir de ne görsün
silahlığından başka her şeyi çalınmış! Başlamış hamamcılardan hesap sormaya.
Hamamcılar, Ağanın şantaj yaptığını, yoksa çalınan, çarpılan bir şey olmadığını
ileri sürmüşler. Ağa da, silahlığını çıplak beline kuşanarak ortaya çıkmış ve
şöyle haykırmış:
“Görenler
Allah için söylesin, ben buraya bu kılıkta gelebilir miyim?
ATATÜRK;
öyküsünün sonunu da şöyle bağlardı:
“Ağa’nın
hamama çıplak gelmediğine herkesin aklı yattı. Ama Türk’ün yurdundan dilsiz
çıkmadığına hâlâ aklı ermeyen gafiller var!”
Tarihi ve ulusal
kimliği çalınan, eline bir hurma dalı ve fi tarihiyle anlatılan masallar
tutuşturulanlar için, hamama hamamcıların dedikleri gibi gelinir! Neden bunları
anlatıyorum! Biraz daha beklemenizi rica edeceğim.
Mirliva Mustafa
Kemal, bir Cuma selamlığı için, Cuma selamlığının yapılacağı camiye gelir.
Diğer paşalarla birlikte Padişah’ı Zül Celalin camiye gelmelerini beklerlerken,
diğer paşalar, aralarında yüksek perdeden ittifakla konuşurlar. Sakallı ve dahi
heybetli, göğsü madalyalarla dolu bir Paşa:
“Şu bizim
askerle savaş kazanmak mümkün değildir. Silahlar patladı mıydı hemen kaçarlar!
Der. Mirliva Mustafa Kemal, hemen yanıtını verir:
“TÜRK ASKERİ
ASLA KAÇMAZ! SAVAŞTA YENİLEN KOMUTANDIR! Der.
Paşalar, kendi
aralarında, hiç tanımadığı bu Genç Paşa için: ”Kim bu zibidi? Deyu söylenirler.
Bendeniz;
ilkyazımın başında; Mirliva Mustafa Kemal’i diğer unsurlara denk bir öğe olarak
sunmuştum. Ulusal Kurtuluş Savaşımıza bir delilik olarak bakanlar ve başarı
şansı vermeyenler, Türk ulusunun geçmişini ve yapısını bilmeyen inançsızlardır.
Mirliva Mustafa Kemal’in, sürekli olarak başarıdan söz etmesi, Türk ulusuna bilinçli
bir inanmışlığın ve bilginin eseridir. Bu da böyle biline. Şimdi de dönelim
öykümüze.
Ulusal Kurtuluş
Savaşımızın başında ve sonunda, bu görkemli ve diğer uluslara örnek olacak
tarihi olayı kabul etmeyenler, devrimlerden sonra ve günümüzde de iftira ve
hezeyanlarını sürdürmüşlerdir. Bu ”DÂHİLİ BEDHAHLAR”’IN yapmış olduklarını İLGİ
yazılarımda anlatmıştım. Günümüzdeki alçaklıkları anlatmaya sahifeler yetmez.
Tarikatçı kadınlar ve erkekler ve dahi iktidara sahibolanlar, ÇAĞDAŞ VE
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEYE alenen meydan okumadalar. Ankara’nın göbeğindeki, bizleri
Anadolu tarihine bağlayan HİTİT GÜNEŞ KURSUNU kâfir işi saymadalar. KÜLTÜR
BAKANLIĞININ DÜZENLEMİŞ OLDUĞU VE TRT’YE ÜÇ SANİYECİK YANSIYAN BİR SEMPOZYUMDA
UYUYANLARLA, YENİ BİR TÜRK-İSLAM SENTEZİ OLUŞTURULMAYA
ÇALIŞILMAKTADIR! İslamdan önceki Anadolu kültürüyle kültürümüzün
sentezinden söz eden de yoktur.
NOT: Daha sonra;
İSLAM-TÜRK sentezinden söz edilmiştir!
Yunanlılar ise; üç bin
yıllık Anadolu kültürüne bir çırpıda sahip çıkarak, Anadolu’muzun sahibi olup
çıkmışlardır!
Luviler; Pro Hititler, Hititler, Urartu; Lidya; Frikya ve Likya
bir kalemde Yun anlaştırılmıştır. Bir Alman Bilginin yazmış olduğu-CEREM-Tanrı
yaratan toprak Anadolu ve Tanrılar, Mezarlar ve bilginler adlı kitaptan kaç
Türk’ün haberi vardır? ”Tanrıların vatanı Anadolu!”Yunanlılar, Anadolu
tanrılarına bile sahip çıkmışlardır!
Mareşal Gazi
Mustafa Kemal, Yeğenimiz HEKTOR’UN yapamadığını başarmıştır. Fatih Sultan
Mehmed’in Papa İkinci Pius’a yazdığı mektubu okuyan gericilerimiz ve Aydınlarımız
da! Beri gelsinler. ”Bizler sizlerle yakın akrabayız. Biz, Rumlardan Hektor’un
intikamını alırken, Rumlara neden yardım ediyorsunuz! Büyük Taarruzda;
Döger’deki Yunan İhtiyat Kolordusunun kıpırdanmadığını öğrenen Mareşal Gazi
Mustafa Kemal:
”Şimdi Hektor’un intikamını aldım!”Demiştir.
Gafletimizden; Yunanlılar; Hıristiyan Anadolu halkına, Rumca bilmedikleri halde
sahip çıkmıştır. İç ihanet ve bilgisizlik, içeriden dış istilayı
cesaretlendirmiştir.
Osmanlı
vatandaşı Rumlar ve Hıristiyanlar; Limni, Midilli ve Sakız adalarında askeri
eğitime tabi tutularak bir Kolordu şeklinde örgütlenmişlerdir. Bu Kolordunun
bağlı birliklerine komuta edecek Yunan subayları; Batı Anadolu bölgemizdeki
demiryolları istasyonlarının büfelerine yerleştirilmiştir.
Eşref Sencer Kuşçubaşı, Tarihe Benden Notlar. Teşkilat’ı Mahsusa
Reisi.1913.Türkmen Parlak, Düşman Ege’ye nasıl girdi.1’inci cilt.
Yunan
kilisesi; Osmanlının dini hoşgörüsü sayesinde, askeri biçimde örgütlenmiş ve
Yunan halkına, Anadolu’yu sürekli bir biçimde vaat etmiştir! İzmir şehrinin batısına düşen
iki yüksek tepe vardır. Bu tepelere Çatalkaya denilir. Yunan mitolojisinde; bu
tepeler, Anadolu’yu fethe gelecek Yunan donanmasını gözetleyen iki kardeş
olarak, Yunan halkının beyinlerine işlenmiştir.
ANADOLU’DA METROPOLİTLİKLER KURULMUŞTUR!
MENEMEN
gibi bir kasabada,-1945’te nüfusu 4000 kişi kadardı-Üç büyük kilise bugün hâlâ
ayaktadır! Osmanlı vatandaşı Rumlar Yunan Bankalarının desteğinde, EGE
bölgesinde taşınmaz alımına hız vermişlerdir. Bu konudaki Yunan makamlarını
vermiş olduğu emir elimize geçmiştir.
Zavallı
Anadolu Türk’ü,190 sene Selçuklu,623 sene de Osmanlı hep cephelerde, Din ve
Tanrı ve Araplar adına can vermiştir. Genelkurmay Başkanlığı yayımına göre:
Birinci Dünya Savaşında,3.159.200(Üç milyon yüzellidokuz bin iki yüz)şehit ve
400.000 yaralı ve 155.000 esir vermişiz!
Büyük
devletlerin ve Hıristiyan âlemlnln maddi ve manevi desteğinde olan Yunanistan,
Osmanlı vatandaşı Rum ve Hıristiyanların da desteğindeydi. Papa Eftime İnanan
Türk Ortodoks kilisesi mensupları da Mustafa Kemal’in izindeydiler. Ergenekon
darbesini planlama suçundan Silivri’de hapiste yatan Sayın Filiz Erenerol da
Rahmetli Papa Eftim’ İn torunudur!
Yunanlılar;
ekserisi Osmanlı vatandaşı Rumlardan olmak üzere, Kırkağaç’ta 48-KIRKSEKİZ-tabur
askere savaş eğitimi vermiştir!
Antalya,01
Haziran 1921 tarihine kadar İtalyanların işgalindeydi. Bir anda; 160.000
kilometrelik bir Anadolu toprağı; Zonguldak’ın batısı-İzmir-Eskişehir-Söke
Yunan işgalindedir. Üç milyon Türk te İşgal altındadır. Anadolu cıscıpıldak
elimizde kalmıştır!
1914 İstatistiklerine göre,
bölgenin nüfus yoğunluğu!
Eskişehir
Mutasarrıflığında:140.678 Türk,2613 Rum ve 8593 Ermeni vardır!
Kütahya
Mutasarrıflığında:303.348 Türk.755 Rum ve 4543 Ermeni vardır!
Afyonkarahisar
Mutasarrıflığında:277.659 Türk,632 Rum,7.439 Ermeni vardır!
Ankara’da:877.285 Türk,20.000
Rum ve 51.556 Ermeni mevcuttur!
Bölge halkının %98’i Türk,%4’ü
Rum,%0,6’sı da Ermenidir. İzmir’de 21 Rum doktor ve üç Türk doktor vardır.
Zonguldak ilimizde 216 Rum esnafı ve sadece BİR Türk esnafı vardır.
Not: Adlarını
kapsayan listeler elimdedir.
Eskişehir-Kütahya, Bilecik ve Afyonkarahisar’da birer
Rüştiye(Ortaokul);Ankara’da bir lise ve bir Ziraat okulu vardır.
1928
senesinde; Manisa’ya bir lise açabilmek için 10(ON)LİSE MEZUNU bulunamamıştır;
öğretmen yapabilmek için!
Karadeniz
Ereğlisi-Antalya hattının uzunluğu:620Km.Maraş, Ayıntap, Urfa ve dahi Kars bile
işgal altındadır! Tüm bu yörelerimizin her türlü gelirleri işgalcilerin eline
geçmiştir. Bu yörelerdeki Osmanlı tebaasının kontrolü da işgalcilerin
ellerindedir.
Madenler,
ormanlar, akarsular, sanayi ve ulaşım da işgalcilerin ellerine geçmiştir.
Daha 13
Kasım1918 tarihinde,55 parçadan oluşan bir düşman donanması İstanbul limanına
demir atmıştı. Bu gemilerin 22’si İngiliz,2’si Fransız,17’si İtalyan ve 4’ü de
Yunanlılara ait idi! Yunan gemilerinin içinde; Averof adlı bir Yunan zenginin
satın alıp, Yunan donanmasına armağan ettiği aynı adı taşıyan muharebe
kruvazörü de vardı. Alman yapımı olan bu savaş gemisi, İkinci Dünya Savaşında,
Almanlar tarafından batırılmıştır.
1829
senesinde nüfusu 150.000 olan Yunanistan’ın nüfusu 7.000.000’u bulmuştu.
Başlangıçta;
Ankara bile Kuvvay’ı Millicilerin kontrolünde değildi.
Ankara büyük Millet
Meclisi Hükümeti, toplam 5.000.000’luk bir nüfus üzerinde egemenlik kurmaya
çalışıyordu!
YUNAN DENİZ KUVVETLERİ:
Yunanistan
bahriye Bakanlığına bağlı Yunan Donanması Komutanlığının emrinde:
A-İki
muharebe gemisi,
B-Bir
zırhlı kruvazör,
C-Bir
hafif kruvazör,
Ç-Altı
torpido bot,
D-Yardımcı
kruvazörler,
E-Mayın
arama ve tarama gemileri,
F-Taşıt
gemileri mevcuttu.
Kılkış
Muharebe gemisiyle Averof zırhlı kruvazörü gösteri kuvveti olarak
kullanılmıştır.
Aşağıda adları
yazılı savaş gemileri, Türk deniz ulaştırma girişimini engellemek için
görevlendirilmişlerdir:
1-Kılkış,
2-Lemnos
muharebe gemisi,
3-Averof
zırhlı kruvazörü,
Pnthir,Jerat,Leon,Aetos,Kervanos,Neagemea,Thyella,sfendo.,Lonchi,Naphıotassa,Dova,Apsis,Niki
ve velos muhripleri;Aigli,Thets ,dapne, Arethusa, Aşayon, Daris torpido botları
ile mayın arama ve tarama gemileri ve taşıt gemileri.
Hele kruvazörü
ile bir torpido bot ve bir yardımcı kruvazör, EGE ve Doğu Akdeniz’de, diğerleri
ise Marmara ve Karadeniz’de, iki filo olarak görevlendirilmiştir.
YUNAN HAVA KUVVETLERİ:
1-İzmir’de
Gaziemir’de bir uçak parkı,
2-Bursa, Uşak
ve Garipçe’de konuşlandırılan dokuzar uçaklı uçak taburlarında, toplam olarak
40 keşif,10 adet bombardıman olmak üzere 50 uçak. NOT: Keşif uçakları, aynı
zamanda bombardıman uçağı olarak ta kullanılabiliyordu.
YUNANİSTANIN KÜÇÜK ASYA ORDUSU KUVVESİ!
(Ekim 19212’e
göre Kara Kuvvetleri.)
Toplam
personel sayısı:177.237.Bunun 129.017’si üç kolordu;15.300 Ordunun çeşitli
teşkil ve hizmetlerinde,18.820 Emniyet birliklerinde,14.100’ü Karma birliklerde
bulunup;
*12
piyade tümeni,
*Bir
süvari tugayı,
*Bir
kısım bağımsız alay ve jandarma birliklerinden oluşmuştur.
Kara
Kuvvetleri; KUZEY ve GÜNEY grubu olarak ikiye ayrılmıştır. Güney grubu 1’inci
kolordu Komutanlığının sevk ve idaresindedir. Kütahya ve Uşak askeri bölge
komutanlıklarıyla sorumluluk alanına yayılmıştır.
*Kuzey grubu
da Üçüncü Kolordu Komutanlığının sevk ve idaresindeydi. Bunlar da, sorumluluk
alanında savunma önlemleri almakla meşgul idiler! NOT: Bir ülkeyi işgale gelen
ordunun savunma önlemleri alması, onun taarruz gücü olmadığının işaretidir!
BATI ANADOLU’DA CEPHE GERİSİ GÜVENLİĞİ!
10 Ekim 1921
tarihinde,(A:G:S:B) remizle bir Yüksek Askeri Bölge Komutanlığı, İzmir’de
kurulmuştu. Bu komutanlık emrinde:
*Bandırma ve Alaşehir’de iki Askeri bölge Komutanlığı; İzmir,
Aydın, Akhisar’da olmak üzere üç bağımsız Askeri Bölge Komutanlığı bulunuyordu.
Kurulmuştu.
Yunanlıların
Anadolu seferi kuvvetleri dışında:
A*8(Sekiz)
Piyade Tümeni Epir’de,
B*14
Piyade Tümeni Makedonya’da
C*6Piyade tümeni Batı Trakya’da,
Ç*Mürettep
Piyade Tugayı da Batı Trakya’da bulunuyordu.
29 Mart
1921’den sonra; Batı Anadolu, İzmir, ödemiş, Manisa, Alaşehir, Simav ve
Bandırma olmak üzere altı Askeri Bölge Komutanlığına; İzmir’deki yüksek Genel
askeri Bölge Komutanlığı da, Kuzeyde Balıkesir, Güneyde Manisa ve İzmir
Komutanlığına ayrılmıştır.
Sakarya öncesi; Yunan
Ordusu hakkındaki Türk Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Daire Başkanlığının
kanaatini de görelim:
“Yunan ulusuna
ve Yunan ordusuna verilmiş olan Ankara hedefi; yeni bir umut, moral ve enerji
kaynağı oluşturmuş; bu umut ve enerjiyle Yunan ordusu Polatlı ve Haymana
önlerine kadar gelebilmişti.”
BÜYÜK TAARRUZDAN ÖNCE, YUNAN SİLAHLI KUVVETLERİNİN MEVCUDU:
Aşağıda yazıldığı gibiydi:
A*Subay:6.565,
B*Er:
218.432,
C*Piyade
Tüfeği:100.352,
Ç*Hafif
Makineli Tüfek:3.139,
D*Ağır
Makineli Tüfek:1.280,
E*Her
çeşit çapta Top:418,
F*Kılıç:1.280,
J*50Uçak,
H*Kamyon:4.030,
I*Oto:33,
İ*Ambulans:1.777,
K*Hayvan:63.721.
SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİNDE YUNAN ORDUSUNUN GÜCÜ:
*Piyade
tüfeği:85.000,makineli tüfek:515,
*Her
çapta çap Top:167 adet.
BİRİNCİ İNÖNÜ MUHAREBESİNDE YUNAN ORDUSUNUN GÜCÜ:
1*472
Subay,
2*15.816
er,
3*12.500Piyade
tüfeği,
4*270
hafif makineli tüfek,
5*80
Ağır makineli tüfek,
6*72
her çaptan Top mevcut idi.
YUNAN ZAYİATI: İnönü’de: 8 Subay,49 Er ölü.9 subay,145 er
yaralı.
Sakarya’da:
Subay ve er 15.000 ölü, subay ve er 25.000yaralı.
Büyük
taarruzda: Subay ve Er 100.000 ölü. Bazı kaynaklara göre de:120.000-130.000 ölü
Yunanlılardan alınan
20.826 savaş tutsağından 23 Amele taburu yapılarak yol ve demiryolu tamiratında
kullanılmıştır. Büyük taarruzdan sonra;300 adet çeşitli çapta Top,5
Lokomotif,66 Vagon ele geçirilmiştir. Ele
geçirilmiş olan hayvanlardan, Türk ordusunu ihtiyacı giderildikten sonra: 8.371
Beygir, 8.430 Öküz ve Manda, 8.711 eşek, 14.340 Sütlü koyun, 440 Deve halkımıza
dağıtılmıştır.
09 Eylül
1922’ye kadar da: 900 adet çeşitli çapta Top, 1200 adet araç, 450 vagon cephane
ele geçirilmiştir. 02 Eylül 1922 tarihinde; Uşak’ın iki kilometre doğusunda
GÖĞEM köyünde esir edilen Yunanistan’ın Küçük Asya Orduları Başkomutanı
Tümgeneral Trikopis ve diğer esir generaller Kayseri’nin bir ilçesinde,
Tavas’ta, tutulmuşlardır.
TÜRK TARAFI!
Türk tarafına bir göz atmadan
önce; bu kutsal savaşta şehit düşenlerin şehirlerimize göre listesiyle, bu
şanlı destanda komutanlık yapmış olan komutanlarımızı adlarını vermek
istiyorum. Ondan sonra da, kısacık bir anlatıma girelim.
Tokat218,Artova
5,Erbaa148,Niksar 34, Reşadiye 90, Zile 275,Trabzon 322, Akçaabat
(Polathane)120,Cevizlik (Maçka) 103, Of (Solaklı)160,Sürmene 127,
Tunceli-Çemişgezek 9, Urfa 75, Birecik 10, Siverek 58, Suruç 4, Viranşehir 3,
Van 19, Yozgat-Akdağmadeni 239, Boğazlayan 130, Zonguldak 85, Bartın 275,
Devrek 200, Ereğli 256, Safranbolu 203. Bugünkü sınırlarımızın dışında kalan il
ve ilçelerden verilmiş olan şehitlerimiz listeye dâhil edilememiştir.
(A.J.İst.Cilt1,s.110-112).
Başkomutan
Müşir Gazi Mustafa Kemal, Garp cephesi Komutanı Tümgeneral İsmet Paşa,
Genelkurmay Başkanı Birinci Ferik Kavaklılı Fevzi Paşa, 1’inci Ordu komutanı
Birinci Ferik Sakallı Nurettin Paşa, İkinci ordu Komutanı Orgeneral Yakup Şevki
(Subaşı) Paşa,15’inci kolordu komutanı Kâzım Karabekir Paşa, Batı Cephesi
Kurmay Başkanı Erkan’ı Harp Miralayı Asım Gündüz( Ünlü Kel Asım), Kemalettin
Sami Paşa, Halis Bıyıktay Paşa, Halit Akmansü Paşa, Ali Hikmet Ayerdim Paşa,
Derviş Paşa, İzzettin Çalışlar Paşa,
5’inci süvari Kolordu komutanı Fahrettin Ferdi Altay Paşa, Kazım Özalp Paşa,
Halis Bıyıktay Paşa, Cafer Tayyar Eğilmez Paşa, Şükrü Naili Gökberk Paşa, Şehit
Miralay Nazım Bey… Hepsinin adını yazmam
mümkün olamamıştır. Yüce Ruhları önünde saygı ile eğilirim.
Muharebelerde ŞEHİT
düşen (13) Erimize karşılık bir subayımız ŞEHİT düşmüştür. Sakarya Meydan
Muharebesinde sekiz ŞEHİT erimize karşılık bir Subayımız ŞEHİT düşmüştür. 7
büyük rütbeli subay, 686 subay, 13.917 Erimiz şehit düşmüş 25.000 Askerimiz de
yaralanmıştır.
Ulusal Kurtuluş
Savaşında; 33.685 subayımız ve Erimiz yaralanmış, bunların 33.460’ı ateşli
silahlarla, 225’i de süngü ile yaralanmıştır.
Ulusal Kurtuluş
Savaşı sonunda;159 subayımız ve 1.284 Erimiz Malûl kalmıştır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti kurulduğunda;
İstanbul’da da bir hükümet ve ol hükümetin kadroları vardı. Osmanlı devletinin
topraklarının 1/3’ü de işgal altındaydı. Sanayinin toplanmış olduğu İstanbul,
İzmir, Ayıntap, Bursa ve ESKİŞEHİR İŞGAL ALTINDAYDI. Eskişehir işgal edilmeden
önce İngilizlerce kamaları alınmış olan toplarımıza, Eskişehir demir yolları
cer atölyesinde, ray demirinden yeni top kamalar –top mermi kapağı-dökülmüştü.
İnönü muharebelerinde, Ankaralı demircilerin pencere demirlerinden döğmüş
olduğu süngülerle ve süngüsü olmayanlar da piyade tüfeğinin dipçikleriyle hücum
etmişlerdi. Üç şehitler tepesinde; bir piyade taburunun üç bölük komutanı da
şehit düşmüştü, bölüklerin başına geçen Kıta çavuşlarıyla Tümen komutanı
Kemalettin Sami Bey atlı, Alay komutanı Miralay Salih Bey de yaya olarak bir
dipçik hücumuna kalkmışlardı.80 Kişilik (SEKSEN) süngüsüz Türk taburu, bir
tümen Yunan askerini mevzilerinden söküp atmıştı. Kemalettin Sami Paşanın
vücudunda 31 (OTUZBİR) mermi yarası vardı. Bu dipçik hücumunda da iki kurşun
yarası almıştı.
Ali İhsan
Sabis Paşanın, geri çekilirken boşaltamadığı Musul ve Nusaybin depolarındaki
3.000.000altın liralık silah ve cephanemize İngilizler el koymuşlardı. İzmir
müstahkem mevzilerimizdeki –Sonradan elimize geçen-65 topumuzla; Menemen ve
Manisa askeri depolarındaki milyonlarca cephanemiz ve Manisa’da, halkın geri
çekmemize engel olduğu, 16 otomatik ateşli topumuz da Yunan ordusunun eline
geçmişti.
Baruthane,
Fişekhane, Tophane ve Zeytinburnu’na kurmuş olduğumuz top mermisi fabrikası,
askeri depolarımızdaki tüm silah ve cephanemiz de düşmanlarımızın ellerine
geçmişti. Konya Bozkır’da, Askerlik şubesi başkanını ve İlçe jandarma Bölük
Komutanını öldüren asiler, Barut fabrikamızı da yakmışlardı. Ulusumuzun başına
İttihat ve Terakki’nin ve dahi Damadı Şehriyari Enver Paşanın getirmiş olduğu
felaket, NUTUK’TA anlatıldığı gibidir.
Cepheler
oluşturulduğunda, para ve her türlü malzeme sıkıntısı büyük boyutlara varmıştı.
Üç ayda; Garp Cephesine 1.200.000 lira verilecekti. Altı ayda hiç para
verilememişti. Erzurum Postanesi, halka ait 350.000Liraya el koymuştu. 1921
yılı Ocak ayında TBMMECLİSİ Hükümetinin maaş borcu 1.500.000Tl’ye varmıştı.
Batı Cephesine
ayda 1.000.000 TL, Doğu ve Güneydoğu ordularımız için de 4.000.000Türk lirasına
ihtiyaç vardı. Duyunu Umumiye borcu,162.121.625 Lira olmuştu. Yıllık faizi de
9.652.000Türk lirasıydı. Bu borç, 1854 KIRIM SAVAŞI İÇİN OSMANLININ ALMIŞ
OLDUĞU BORÇ İDİ. Osmanlı İmparatorluğu 1882 tarihinde Muharrem kararnamesiyle
iflasını ilan etmişti. İstanbul’da Duyunu umumiye—Genel Borçlar idaresi-kurulmuş
ve Osmanlı Devletinin birçok gelirlerine el koymuştu. Bu arada tuz ve TÜTÜN
gelirine de el koymuştu. Özel kolluk kuvvetleri kurulmuştu.1901 tarihinde;
Duyunu Umumiye KOLCULARI 20.000 Türkü, Tütün kaçakçısı diyerek öldürmüştür. ”Türkiye’nin Düzeni,” Cumhuriyet kolluk
kuvvetlerinin silah kullanma yetkilerinden birisi ve en önemlisi de Duyunu
Umumiye kOLCULARININ silah kullanma yetkisinden kalmadır! TBMM Hükümeti, Ziraat Bankasından 1.200.000TL.borç almak
zorunda kalmıştı.
“Ülke dâhilinde rastlanılan
tütün kaçakçılarına ihtar etmeden silah kullanılır!”
Bugün; Ulu
Hakan diyerek göklere çıkarılan Abdülhamit’i Sani: ”Elimden gelse bu ulusun
dilini de Arapça yapardım!” Diyen Ulu Türk Hakanı! Haydarpaşa Bağdat
demiryolunun iki tarafındaki araziden YİRMİŞER KİLOMETRELİK kısmandaki her
türlü maden ve ormanlardan yararlanmayı d
Mondros Antlaşmasının
hükümlerine dayanarak; İngilizler,04 Aralık 1918 tarihinde 2’inci ordumuzun
silah ve cephanesine el koymuşlardı. katma’da:15Adet Mantelli Top ve top başına
150 adet Top mermisi,
2Adet
Kudretli dağ Topu ve Top başına 300 adet top mermisi,
3 Adet dağ Topu,
47
Adet makineli tüfek ve 156.000 adet MK. Tf. Fişeği, İngilizlere teslim edilmiştir!
Milletvekillerimiz,
öğrenci yataklarında yatıyorlar, karavanadan yemeklerini yiyorlardı ve de
öğrenci sıralarında da oturuyorlardı. Türkiye büyük Millet meclisini de bir
LÜKÜN LAMBASI AYDINLATIYORDU! Bugünkü gibi emekli maaşları ve bol keseden
sağlık harcamaları ve meclis lokantaları da yoktu.
Sivas
Kongresine gelen 28 delegenin, BARINMA ve HER TÜRLÜ ihtiyaçlarını 32 gün
süreyle ŞEKERCİOĞLU İSMAİL EFENDİ KARŞILAMIŞTI. SAYIN RTE’NİN OĞULLARINDAN
BİRİSİNİN usa’daki HER TÜRLÜ GİDERLERİNİ DE REMZİ AMICASI KARŞILAMAKTAYMIŞ!
Temmuz
1921’den Kasım 1921’e kadar İtalya’dan 30.000 takım asker elbisesi, yurt
içinden de 40.000 takım asker elbisesi alınmış,230.000 takım elbise de ihaleye
bağlanmıştır. Askerin giyecek ihtiyacı için 500.000TL.Ödenek ayrılmıştır.
İtalyanlar, vermeyi vaat ettikleri 200.000 kat asker elbisesini
verememişlerdir!
Avrupa’ya
silah ve mühimmat almaya giden satın alma komisyonu üyeleri, 450.000TL’ının
ivedi olarak gönderilmesini ivedi olarak istemişlerdi! Bir tümen(fırka)vasati
olarak (12.000)kişi olarak kabul edilir. Ulusal kurtuluş Savaşında, Türk
Fırkaları(Tümenleri)2000-3000 kişiden oluşturulmuştur. Bir Kolordu da 36.000
kişiden oluşturulmuş kabul edilmekteydi. Şimdi; Ünlü 15’inci Kazım Karabekir’in
KOLORDU’SUNUN MEVCUDUNU görelim:
Subay:660 Kişi,
Er ve
Erbaş:19.047 Kişi,
P.Tüfeği:13.800
Adet,
Makineli
tüfek:120 Adet,
Her çaptan
Top:64 adet,
Bi nek
hayvanı:3.769 Tane.
TÜRK ORDUSU, Birinci İnönü Muharebesine:
417 subay,
8.500
Er,
47
adet ağır makineli Tüfek,
18
adet hafif Makineli tüfek,
28
adet çeşitli çapta Top ile katılmıştı!
Yunanistan’da, kişi
başına 1.600 Kuruş vergi düşerken; Türkiye’de kişi başına 600Kuruş vergi
düşmekteydi!
1920 YILINDAKİ GELİR VE GİDERLER:
Türkiye
Gelir-----: 46.000.000, Gider:
60.000.000, Açık: 14.000.000
Yunanistan
Gelir: 115.000.000Lr, Gider: 142.000Lr,
Açık: 27.000.000 Lr.
Yunanistan
savunmasına 53.000.000Lr ayırırken; Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti
28.000.000Lr ayırabilmekteydi
. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin gelir kaynakları:
*Bina
ve arazi vergisi:2.500.000TL,
*kazanç
vergisi:2.000.000TL,
*Hayvan
vergisi:5.700.000TL,
*Aşar
vergisi:13.500.000Tl,
*Gümrük
rüsumu:10.000.000TL,
*Tuz
rüsumu:3.500.000TL,
* Ve sair gelirler?
Bütçe giderlerinin
dağılımı:
-Padişaha:555.012 TL, ödenek ayrılmıştır!
1*TBMM:
Başkanlığına:18.370 TL,
2*M.S. B:28.618.556TL,
3*İç
İşleri. Bakanlığına:8.944.887 TL,
4*Maliye
Bk:7.173.100TL,
5*Adalet
Bk:2.759.274 TL,
6*Bayındırlık
Bk:620.000TL,
7*Sağlık Bk:613.141TL,
8*Mili
Eğitim Bk:577.061 TL,
9*Şer’i
ye Vekâletine:522.062TL,
10*Dış İşleri Bk: 303.748TL,
11*Danıştay: Ödenek yok!
12*Sayıştay:26.696TL,
13*Matbuat ve
İstihbarat:88.000TL,
14*Aşiretler ve Muhacirler:874.000TL Ödenek ayrılmıştır.
Sabahattin Selek, Anadolu İhtilali, c.1, s.155-156.
01Mayıs-31 Ekim
1920 tarihleri arası için Bakanlar Kuruluna (6aylık süre
için),30.000.000TLiralık harcama yetkisi verilmişti. Bunun 10.775.303 TL. Kısmı
Milli savunma harcamaları içindi! Hesaplanan Bütçe
gelirleri:61.388.62358TL,Bütçe giderleri:63.018.388TL, Açık:1.629.732TL.
1921Bütçesinde:
Milli savunma için: 45.000.000TL. İhtiyaç hesaplanmış; 55.000.000TL. da tahmini
bütçe için öngörülmüş iken; gerçek ihtiyacın: 81.000.000TL. Olduğu ortaya
çıkmıştır! 1921Bütçesi: 52.285.000 Gelir, 77.325.300TL. İle kabul edilmiştir.
Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hocaoğlu; ellerinde bulunan 100.000.000 Altının TBMMECLİSİ Hükümetine
verilmesi için kendi meclisinden onay alarak bu altınların Türkiye’ye
iletilmesi için Lenin’e göndermiştir. Lenin, bu altınları Rubleye çevirerek
Türkiye’ye ulaştırmıştır. İlk Sovyet elçilik mensupları Türkiye’ye gelirken,
200 Kilo altınla beraber geldikleri söylenmektedir.
SOVYET YARDIMLARI: PARA OLARAK:
1920
YILINDA: ------*516.800Ruble=304.912 TL,
*1.000.000 Ruble=590.000TL,
*1.500.000Ruble=885.000TL,
* 50.000Ruble=29.500TL,
*100.000 Osmanlı altını,
TOPLAM:*2.316.412TL. 1921YILINDA:------- 4.000.000Ruble=2.360.000TL,
*4.000.000Ruble=2.360.000TL,
*1.160.000Altın Ruble=900.000TL,
*240.000Al.Ruble=241.000TL,
*400.000Al.Ruble=236.000TL,
TOPLAM:5.597.000TL.
1922
YILINDA:-------*1.100.000Alltın Ruble=649.000TL,
*3.500.000Al.Ruble= 2.08+65.000TL.
TOPLAM:11.028.012TL.
MALZEME OLARAK:
18 Eylül
1921’den 14 Haziran 1922’ye kadar: 1*43.374 Piyade tüfeği,
2*56.042Sandık
Piyade tüfeği fişeği,
3*318
Adet Ağır Mk. Tüfek,
4*
18 Sandık Rus P.Tüfeği fab. Aletleri,
5*81
Adet Top,
6*13
Adet Rus Bomba topu,
7*159.043
Adet Top mermisi,
8*40
Sandık Rus el bombası,
9*83
sandık İngiliz el bombası,
10*200Adet Rus el
bombası,
60
Sandık kılıç,
11*10
Sandık dumansız barut,
12*43
Sandık Rus P.Tüfeği fişeği kovanı,
13*8
sandık Fişeği kapsülü,
104
Sandık Rus Fişeği çekirdeği.
SOVYETLERE GÖRE:
A39.275
Piyade Tüfeği,
B*327
Makineli tüfek,
C*54
Top,
ç*62.986.000Piyade
fişeği,
D*147.079
Top mermisi,
E*1000Atımlık Top barutu,
F*4000 Adet el bombası,
H*4000ASdet Şarapnel,
K*1500 Kılıç,
20.000Gaz Maskesi.
Fransızlar, Ankara Anlaşması üzerine çekilirken:
1*10
Adet Uçak,
2*10.089
Piyade Tüfeği,
3*505
sandık P.Tüfeği fişeği.
YURT İÇİ KAYNAKLARI
1*Ankara’daki Fabrikalarda top mermisi ve piyade fişeği imalatı
yapılmıştır. Sakarya Meydan Muharebesini başlamasına bir gece kala, 1000 adet
77 milimetre çapındaki top mermileri tapaları çıkarılmadan, tornadan
geçirilerek, topların çapını 75 milimetreye indirilmişlerdir. Bu
imalathanelerde, kılıç imal edildiği gibi, boş kovanlar da yeniden
doldurulmaktaydı.
2*İstanbul’daki depolardan, gizli örgütlerce kaçırılan silah ve
malzemeler, İnebolu yoluyla Ankara’ya ulaştırılmaktaydı:
A* Beş uçak,
B*1 telsiz istasyonu,
C*260.000Top mermisi,
14* Adet Makineli Tüfek, çok sayıda Piyade Tüfeği ve Milyonlarca
Piyade tüfeği fişeği depolardan çalınarak Ankara’ya iletilmiştir. Gizli
örgütlerce ve Türkmenler Tekkesi kanalıyla, Anadolu’ya gitmek isteyenler de
kaçırılmaktaydı
.
AKBAŞ
DEPOSUNDAN ALINANLAR:
Edremit Kaymakamı Köprülülü Hamdi Bey bir gece baskını ile
Gelibolu akbaş cephane deposundan:
1*8.000 Piyade Tüfeği,
2*5.000 Sandık Piyade fişeği,
3*200 Makineli Tüfeğe el koymuştur. Vatan haini bazı Çerkezler,
Rahmetli Kahraman Hamdi Bey’i yakalayarak, bir değirmen
damında, hayâlarını burmak suretiyle öldürmüşlerdir. İngilizler ele geçirmiş
olduğu silah ve fişekleri de imha etmişlerdir.
I923
Bütçesi:22 Şubat 1923 tarihinde kabul edilen Bütçe geliri:87.735.573 TL. Olarak
öngörülmüş olup; bunun 49.207.924 TL’SI MSBAKANLIĞINA ayrılmıştır
. HİNTLİ
MÜSLÜMANLARIN YARDIMI!
Hintli Müslümanlar,
26.Aralık1921’den, 12 ağustos 1922’ye kadar 675.494 Altın liralık bir yardımı,
doğrudan doğruya TBMM’Sİ Başkanı Müşir Gazi Mustafa Kemal adına yapmışlardır.
Büyük taarruz için para sıkıntısı çeken Milli Savunma Bakanlığına bu parayı
Mustafa kemal eslim etmiştir. Askerlerimizin çarık, palaska gibi ihtiyaçları bu
para ile karşılanmıştır. Artmış olan 250.000TL. Mustafa Kemal’e iade edilmiştir.
Bugün, hovardaca elden çıkarmış olduğumuz İŞ BANKASI bu para ile kurulmuştur.
Sakarya Meydan
Muharebesinden sonra, uzun bir hazırlık dönemi yaşanmıştır. Yunan ordusu, almış
olduğu yenilgiler nedeniyle savunmaya önem vermiştir! Türk ordusu da, taarruz için
gerekli tedarik ve yeni düzenlemelerle uğraşmıştır. Fransa’dan 1850 Hoçkis
Hafif Makineli Tüfeği satın alınarak orduya dağıtılmıştır. TBMMECLİSİNDE, Türk
ordusuna ve de Mareşal Gazi Mustafa Kemal’e sataşmalar başlamıştır.
GARP CEPHESİ KUVVETLERİMİZ Garp Cephesi Komutanlığının emrinde; 49 adedi demir tekerlekli 100 adet kamyon vardır!
Her türlü İkmal,
Kağnı arabaları, mekkâre kolları ve ASIRLADIR HORLADIĞIMIZ, EVİMİZDEKİ YERİ
SARI İNEKTEN SONRA GELEN KADINLARIMIZLA YAPILMAKTAYDI! Şimdi ve de izninizle,
Garp Cephesi kuvvetlerimize bir göz atmanın zamanı da gelmiştir sanırım. Türk
azim ve iradesinin neler yatmış olduğunu, somut olarak bu kuvvetlerde görmek
mümkündür. Bu da, Mareşal Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının inanç ve
iradelerinin eseridir.
BATI CEPHESİNİN GENEL MEVCUDU:
Subay: 8.270,
Erat: 181.966,
547 subayımızın ve
13.829 askerimizin ŞEHİT olması, kurtarılan yerler halkından 3.468 Askere izin
verilmesi ve İzmir’e, kurtarılmış yerlerden 159 subayımızın katılması ile bu
mevcut ortaya çıkmıştır. 8.658 Subay, 199.283 Er, taarruz başlangıcındaki GARP
CEPHESİ KUVVESİ.
Subay: 8.817 Er:199.283
Katılma:159. 199.283
-----------------------------------------------------
Subay:8.817 Er:199.283
Şehit: 547 13.829
----------------------------------------------------------------
Toplam:8.270 185.454
3.468 izinli
--------------------------------------------------------------
Toplam:8.270 181.986 Mudanya Mütarekesi
mevcudu.
BÜYÜK TAARRUZ ZAYİAT DÖKÜMÜMÜZ.
SUBAY-------- %
-------- ER --------- %
Şehit : 146 1.7 2.397 1.2
Yaralı : 378 4.3 9.477 4.9
HST.
Yatan: 21 0.2 1.900 0.9
Esir
TOPLAM: 547 13.829
KAYNAKÇA:
1*Nutuk, Mustafa Kemal,
2*İstiklal Harbi Hatıraları, Ali Fuat Cebesoy,
3*İstiklal Harbimiz, kazım Karabekir,
4*Büyük Türk Zaferi, Fahri Belen
5*Anadolu İhtilali, Sabahattin Selek
6*Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Yayınları:
7*Türk İstiklal Harbine Dair:2 v 3’üncü Ciltlere ait:1.2.3
ve 6’ıncı kitaplar.
8*Kar Boğazında esir düşen Fr. Bnb. Meni’lin Anıları, Taha
Toros,
9*Gelibolu Günlüğü, General ian Hamil ton,
10*Tek Adam, Ş.S.Aydemir,
11*Bir Devrin Perde Arkası, E.SV. Miralayı Ve Teşkilatı
Mahsusa’nın son Başkanı Hüsamettin Ertürk. .
13*Anastasios Papulas’ın Anıları,
14*Felakete Doğru; Prens Andreas’ın anıları. (Prens
Philip’in Babası.)
15-Düşman EGE’YE nasıl geldi ve EGE’DEN nasıl gitti? Türkmen
Parlak.
İKİNCİ
BÖLÜMÜN SONU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder